Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimi Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Suriye’de, Rusya kendi İsrail’ini kurdu. ABD’nin İsrail’i vardı. Şimdi bir tane daha İsrail kuruldu ve Rusya artık bir Akdeniz gücü.” dedi.
Uluslararası Vuslat Platformu tarafından Abant Tabiat
Parkı’nda bulunan bir otelde bu yıl altıncısı düzenlenen “Yeni Dünya
Düzeni ve Geleceğin Haritası Konferansları”nda “Güç Dengeleri”
konulu oturumda sunum yapan Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimi
Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, dünyada var olan politikalarla
ortaya çıkan durumların hiçbir zaman ezeli ve ebedi olmadığını söyledi.
Arıboğan, insanların ve devletlerin zor zamanlarında
dinlenmeye çekilerek, yaşayıp nefes almaya, imkan bulduğunda da büyümeye ve
gelişmeye çalıştığını anlattı.
Eskiden Türkiye’de medya patronlarının gazetelerine attığı
başlıklarla iktidarı belirlediğini ancak artık bu durumun tamamen farklı
olduğunu ifade eden Arıboğan, “Kim olacağını, gazetenin başına atarlardı
imzayı gelirdi ama bugün liderler gazetenin başına geleceğini tespit ediyor.
Dünyanın her yerinde böyle dönüyor.” diye konuştu.
Arıboğan, konuşmasında teknolojinin gelişmesiyle ortaya
çıkan sosyal medya ve bunun hem kişi hem de devletler açısından önemi hakkında
da bilgiler vererek, özellikle istihbarat servislerinin sosyal medya üzerinden
linç kampanyaları başlatarak hedeflerindeki insanlara hem sosyal hem de
ekonomik zararlar verebildiğini aktardı.
RUSYA’NIN AKDENİZ’E
AÇILMA PLANLARI
Konuşmasında, hem Ortadoğu hem de Türkiye’nin sınırlarında
yaşanan istikrarsızlık ortamıyla ilgili de değerlendirme yapan Arıboğan, bu
durumdan en çok Rusya’nın fayda sağladığına dikkati çekti.
“Rusların askeri yayılması şu an durdurulabilir
nitelikte değil.” diyen Arıboğan, şunları kaydetti:
“Karadeniz’in en büyük gücü olan Rusya, Suriye
meselesiyle daha farklı bir boyuta ulaştı. Suriye’de, Rusya kendi İsrail’ini
kurdu. ABD’nin İsrail’i vardı. Şimdi bir tane daha İsrail kuruldu ve Rusya
artık bir Akdeniz gücü. Akdeniz karargahını zaten 2008’de açıklamıştı. Artık
Rusya Akdeniz’in kalıcı bir unsurudur, gücüdür. Rusya bir Akdeniz
devletidir.”
ABD’li din adamı Andrew Craig Brunson hakkındaki mahkeme
kararı ve Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın kaybolmasına ilişkin de Arıboğan,
“Brunson olayı aslında bu yeni dönemin ruhunu yansıtan bir olay. Kaşıkçı
cinayeti de… Büyük bir ihtimalle öldürüldüğü anlaşılıyor. Öldürülme tehlikesi
olan bir adam oraya niye gider. Suudi Konsolosluğunun yaptığı şey bambaşka bir
noktaya gidiyor. Adamı öldürecek olan istihbarat servisi niye konsoloslukta
öldürür. İstihbarat servisi evinde öldürür adamı, dünyada konsoloslukta kimse
öldürülmemiştir, çünkü bilinir. Bu, ben yapıyorum. ‘Ben yaptım ve oldu.’
demektir.” değerlendirmesinde bulundu.
YENİ DÜNYA DÜZENİ
Oturum başkanı Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Süleyman Kızıltoprak da yeni dünya düzeni kavramının 2. Dünya Savaşı’ndan
sonra yeni karşılaşılan bir kavram olmadığına vurgu yaparak, “Tarihin her
evresinde yeni dünya düzeniyle bu kavramı kullanan dönemlere şahidiz. İkinci
Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan düzen aslında bugün içimize sinmese de ya da
mevcut haliyle anarşik yapısıyla hepimizi rahatsız etse de halen İkinci Dünya
Savaşı sonrası kurulan sistemin ya da sistemsizliğin içinde bulunuyoruz.”
dedi.
ABD Başkanı Donald Trump’ın seçildikten sonra sanki mevcut
düzenin yıkıcısı gibi hareket ettiğine dikkati çeken Kızıltoprak, “NATO
için, ‘Artık devrini tamamladı.’ diyebiliyor. Bu sözleri ifade edebiliyor.
Uluslararası alanda Dünya Ticaret Örgütü’nün ya da başka ticari örgütlerin
ortaya koyduğu kuralları fütursuzca çiğniyor. Çin ve AB ile ilişkilerinde yeni
yaklaşımlar sergiliyor. Kısacası yeni düzenin kurulması içinde bulunduğumuz
günlerde planlı programlı gitmiyor. Trump’ın attığı tweet’lerle yeniden
şekillenen bir dünya var. Bugün yeni bir dünya düzeninin kurulması
evresindeyiz.” ifadesini kullandı.
“Türkiye’nin de yeni bir dünya düzeni kurulurken
söyleyeceği sözler var.” diyen Kızıltoprak, “Türkiye’nin yeni bir
dünya düzeni kurulurken, etrafına yeni duvarlar örülürken, elbette bir refleks
göstermesi tarihinden, medeniyetinden gelen potansiyelini kullanması kendi
hakkı. Yeni düzenin kurucu aktörlerinden birisi olmasını bu tarihi ve medeniyet
sorumluluğu zorunlu kılıyor.” diye konuştu.