Köy enstitülerinin eksikliğinin hissedildiğini söyleyen
Erkan Korkmaz, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı; “Bugün, Cumhuriyet’in
aydınlanma devrimlerinin en önemli hamlelerinden biri olan Köy Enstitüleri’nin
kuruluşunun 80. yıldönümü. Bilimi, aklı elit bir zümrenin tekeline sokan tüm
sistemlerin aksine taşranın en ücra köşesinde bile dolaşıma sokan Köy
Enstitüleri, bugün eksikliğini hissettiğimiz akılcı yaklaşımın vücut bulmuş
haliydi.
Köy Enstitüleri’nin önemini anlamak, geleceği inşa
ederken kullanılacak harcın ne olacağını da kavramak demektir. O yüzden Köy Enstitüleri’nin
hangi koşullarda kurulduğunu, kısa sürede nasıl fayda sağladığını hatırlamak
gerekir:
Osmanlı dönemindeki azınlık okulları ile cinsiyet
ayrımına ve dini öğretilerin yoğunluk farkına dayanan medrese-mektep ikilemi
arasına sıkışmış eğitim sistemi, Cumhuriyet ile beraber yıkılmış ve yerine
çağdaş öğrenme tekniklerinin dikkate alındığı; sorgulayan, deneyimleyerek
kavrayan nesiller yetiştirmeye dayalı olan Cumhuriyet Eğitim Sistemi
kurulmuştur. Köy Enstitüleri, işte bu büyük eğitim hamlesinin en büyük meyvesi
olmuştur.
Cumhuriyeti kuran çağdaş aydın kadrolar, eğitimin ve
kalkınmanın, öncelikle ‘Köylü milletin efendisidir.’ anlayışı ile köylerden
başlaması gerektiği fikrini benimsemişlerdir. Cehalete karşı açılan savaşta
zeki köy çocuklarının eğitilmesi önemli bir yer tutmuştur.
Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün “kimsesizlerin
kimsesi” olarak kurduğu Cumhuriyet, bu projeyle o güne dek kimsesiz
bırakılan en ücra köyü dahi bilimin meşalesiyle aydınlatmıştır.
Enstitüler sayesinde iyi eğitimden geçmiş zeki köy
çocukları, köylerine dönmüş ve bilgiyi anlaşılır şekilde dokunduğu her yurttaşa
yaymışlardır. Enstitünün mezunları, köy köy gezmekten imtina etmemiş,
köylü-çiftçi ile aydınlar el ele vererek bilgiyi yayar, büyütür hale gelmiştir. Şehirler ile köyler arasına bilgiden köprü
ören Köy Enstitüleri, gencecik Cumhuriyetimizdeki ulus bilincinin pekişmesini
de hızlandırmıştır.
Bu önemli atılım tarımın, kısmi sanayi girişimlerinin
yükselmesine fayda etmekle kalmamış, aşiret, ağa, tarikat üçgeninde sömürülen,
kandırılan köylüyü, kandırılamayacak bilinçli yurttaşlara dönüştürmüştür. Tam
da bu yüzden bu topraklarda Siyasal İslam’ın ilk temsilcilerinden olan Demokrat
Parti, baskı yaparak Köy Enstitüleri’ni kapattırmış, köylünün kandırılacak
cahillikte kalmasından fayda sağlayan tüm çevrelerin içine su serpmiştir.
Köy Enstitüleri, Cumhuriyet’e yakışır öğretmen modelinin
şekillenmesinin de adı olmuştur. Halkı için, ülkesi için vatanın her karış
toprağını bir kabul ederek fedakarca bilgi yayan öğretmen modeli, Köy
Enstitüleri sayesinde şekillenmiş ve bugüne dek biz eğitimcilere rota olmuştur.
Kurucusu Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in ‘Bu
bizimdir, kimseden almadık; bizden alsınlar.’ diyerek ulusal ve özgün bir proje
olduğuna işaret ettiği Köy Enstitüleri, pek çok yabancı bilim adamının da
dikkatini çekmiş, akademik çalışmalara konu olmuştur. UNESCO da bu modeli
gelişmekte olan ülkelere tavsiye etmiştir.
Tüm dünya ülkeleri gibi Korona kabusuyla boğuştuğumuz
bugünlerde, cehaletin ne kadar tehlikeli, bilimin ise ne gerekli olduğunu bir
kez daha görüyoruz. 80 yıl önce bugün kurulmuş olan Köy Enstitüleri’nin akılcı,
hiçbir yurttaşı ayırmadan bilgiye kavuşturduğu yaklaşımının eksikliğini çok
yakıcı şekilde hissediyoruz.
“Dünyada her şey için; uygarlık için, hayat için, başarı
için en hakiki mürşit ilimdir; fendir. İlim ve fennin dışında rehber aramak
dikkatsizliktir, bilgisizliktir, yanlışlıktır” diyen Başöğretmen Mustafa
Kemal Atatürk’ün sözlerini kalbimize ve aklımıza kazımış eğitim neferleri
olarak, bu kötü günlerde bilimsel eğitimin neden gerekli olduğunun tüm
kesimlerce anlaşılmış olduğunu umuyoruz.
Eğitim-İş olarak; Köy Enstitüleri’nin ruhunu
mücadelemizde, aklını öğretilerimizde yaşatmaya devam edeceğimizin altını
çiziyoruz.”