Bolu Haber, Gazete ve Firma Rehberi

Bolu ile ilgili internette aradığınız tüm soruların cevabını bulabileceğiniz internet sitesi.

Tahsin Mert Karagöz

6257 görüntüleme

Çocukluk hayatı

1993 yılında Paşaköy’de dünyaya geldim. Babamlar 6 kardeş ve babam ailenin en küçüğü. Rahmetli dedem ve babaannem Tahsin ile Fatma Karagöz, annem, babam ve ben eski bir evimiz vardı. Amcamlarla birlikte kalabalık bir aile yapısıyla hep birlikte bu evde yaşıyorduk. 4-5 yaşıma kadar bu eski evde kalabalık bir ailede büyüdüm. Daha sonra o ev yıkıldı ve aynı yere iki tane ev yaptık. Sonrasında annem, babam, dedem ve babaannemle birlikte yaşamaya başladık. 2000 senesinde babaannem vefat etti. 2005 senesinde de dedem vefat etti. Sonrasında annem, babam, kardeşim ve ben yine aynı evde yaşamaya başladık.

 Paşaköy Mahallesi bizim çocukluğumuzda dışarıdan çok fazla göç alan bir yer değildi. Sadece köyün yerlileri yaşıyordu. Dolayısıyla bu kadar yeni ve fazla bina yoktu. Hep ahşap ve kerpiç evler vardı. Birçok yer tarlaydı. Bizde o tarlalarda yazın hem komşularımıza yardım ederdik hem de tarla işlendikten sonra o bölgelere arkadaşlarımızla birlikte futbol sahası, oyun alanları yapardık. Çocukluğumuz hep o bölgelerde ve at yaylasında geçti.

Biz doğduğumuzdan bu yana hep hayvancılık, tarım ve ticaretle uğraştık. Hayvancılıkla uğraşmaya devam ediyorduk fakat annem iki tane ameliyat geçirdiği için hayvancılığı da yaklaşık 6-7 ay önce tamamen bırakıp önceliğimizi tarıma verdik.

 Eğitim hayatı

1998 senesinde Paşaköy ana sınıfında eğitim hayatına başladım. 8 yıl boyunca ilk ve orta okulu Sakarya İlköğretim Okulu’nda okudum. Sonrasını Anadolu Canip Baysal Lisesi’nde tamamladım. Mezun olduğum sene direk mezuna kalmadan Düzce Üniversitesi İnşaat fakültesi bölümünü kazandım. İlk tercihim Muğla’ydı. İkinci tercihimi kazandım ve yerleştim. 1 buçuk 2 yıl orada devam ettim sonrasında bölümü istemediğim için 2. Sınıfın 2. döneminde okulumu dondurdum. Bolu’ya geri dönüp ailemle konuştum. İnşaat fakültesinde devam etmek istemediğimi, hayatımın sonuna kadar bu mesleği yapacaksam eğer ayaklarımın işe gitmek istemeyeceğini ve mutlu olmak istediğim şeyleri yapmak istediğimi söyledim. Ailemde sağ olsun bu konuda bana destek çıktı. Biz senin aldığın kararların yanındayız dedi. Okulu bıraktım ve tekrar sınava hazırlandım. Anadolu Üniversitesi yerel yönetimler bölümünü kazandım. Nitekim istediğim de buydu. Anadolu Üniversitesi Yerel Yönetimler bölümünden mezun oldum. Şu an hala eğitim hayatıma devam etmekteyim. Anadolu Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi 3. Sınıf öğrencisiyim. Sonrasında yüksek lisans düşünüyorum.

 Aile Hayatı

Gelenekçi bir aile yapım var. Annem, babam ve bir erkek kardeşim var. Kardeşim Melih Bolu’da kamu yönetimi bölümünde okuyor. 3. Sınıf öğrenci ve aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kolları Başkanı. Babam işçi emeklisidir. Babam 2019 yılında emekliliğe ayrıldı. Torba yasayla Alaaddin Bey döneminde 117 kişi kurumlara gönderilmişti. Babam da o mağdurlardan birisi. Uzun yıllar Belediye’de Fen İşleri Müdürlüğü’nde çalıştıktan sonra çıkan torba yasayla birlikte babamda Halk Eğitim Merkezi’nde görevlendirildi. Annem ev hanımı. Eşim Esra ile 2020 yılında evlendim. Kendisi ile anlayışlı ve saygı çerçevesinde ilerleyen bir birlikteliğimiz vardır. Eşim benim her konuda arkamda duran, desteğini hiçbir zaman esirgemeyen en büyük yol arkadaşımdır.Ailem bana sadece yanlışı ve doğruyu öğretti. Onun dışında yapıp yapmamam gerekenleri benim bileceğimi söylediler. Hep bana bir güven vardı. Kardeşimde aynı şekilde yetişti. Bize sadece doğru ve yanlış gördüklerini anlattılar. Çok yanlış bir karar almadığımız sürece bize karışmadılar. Gelenekçi bir aile yapısına sahip olmamızdan dolayı annem çocuk yaşlarımdan bu yana hem dini hem normal eğitimlerimizi almamız konusunda bize ön ayak olmuştur ve olmaya devam etmektedir.

 İş Hayatı

Kendimi bildim bileli tarım, hayvancılık ve ticaret ile uğraştık. Bende çocuk yaştan beri sürekli tarlalarda ahırdaydım. Doğa, toprak ve hayvan sevgim buralardan geliyor. Bolu’nun iklimine uygun patates, buğday, arpa, yonca, yulaf ve mısır ekerdik. Babam uzun yıllar galericilik yaptı Üniversiteyi bırakacağımı aileme söylediğimde bana sebebini sordular. Mutlu olamayacağım ve beklentimin dışında bir bölüm olduğu söylediğimde babam bana “yine siyaset değil mi” dedi.

Aslında burada siyaset şuradan geliyor. Dedem partimizin ilk yöneticilerinden birisiydi. İl ilçe yönetimlerinde görev almış. Babamda aynı şekilde. Dolayısıyla onların uğraştığı siyaset benim de çocukluk yıllarımda dikkatimi çekmişti. Babam o sıralar galericiydi. Araba alım satımı yapıyordu. Bana o zaman dükkanın başına geçebilirsin dedi. Ben “yok baba ben daha fazla insanlarla diyalog kurmak istiyorum” dedim. O zaman küçük bir dükkan açalım dedi. Oraya yüzlerce insan gelir hem diyalog kurarsın hem kendini geliştirirsin dedi. Bana da mantıklı geldi. Mert Köy Ürünleri adı altında mahallemde 4 yıl esnaflık yaptım. Gerçekten babamın dediği gibi yüzlerce insan o dükkana girip çıktı. Hepsinin iyi kötü gününde yanındaydım. O 4 yıllık süreç beni pozitif anlamda çok etkiledi. Artıları çok oldu. Konuşmam, hitabetim ve diyaloğum ile ilişki kurmam çok rahatlaştı. Konuşma tarzım çok değişti. Sonrasında geçmiş dönem Belediye Meclis Üyesi Mustafa Aksoy Beyefendi ile bir buçuk yıl Akpiliç’te şirket sorumluluğu yürüttüm. Beyaz et sektöründeydi kendisi. Kümesler sorumlusuydum. Sonrasında genel seçim süreci başladı. Şu an hala tarım ve ticaretle uğraşıyoruz.

Siyasi Hayatı

Ben belediyeci bir babanın, siyasetten gelen bir dedenin torunuyum. Dolayısıyla siyasete çocukluktan itibaren gelen bir ilgim vardı. İlkokulda hocamın sormuş olduğu ne olmak istiyorsun soruna verdiğim belediye başkanlığı yanıtıyla benim siyasi hayatım başladı diyebiliriz. İlk ve orta okulda, lisede sınıf başkanlıkları yaptım Aktif olarak siyasete ilk üniversite dönemimden önce başladım. Bir gün belediye başkanlığı seçimiydi. Sayın Tanju Özcan o zamanlar il başkanlığından istifa etmiş belediye başkan adayı olmuştu. Paşaköy ve Sandallar Mahallesi daha yeni mahalle olmuştu. İlk kez belediyelerde oy kullanacaktı. Başkan Bey bu mahallelere ekibiyle birlikte bir ziyaret gerçekleştirdi. O dönemki büyüklerimizden Necati Yılmaz’da bizi gelin arkadaşlar başkan adayımız gelecek size eşlik edin diye çağırmıştı. Ben her aday geldiğinde gidiyordum. Vaatleri nedir? Bolu’ya neler katacaklar? Hepsini ayrı ayrı dinliyordum. O dönemde Tanju Bey ile Paşaköy, Sandallar, Kasaplar Mahallesi’ne gitmiştim. Başkan Bey çok gençti ve onun başarılarını hayranlıkla izliyordum. Kendisini il ve ilçe başkanlığında takip ediyordum. Sonrasında başkan bey çok küçük bir farkla seçimi kazanamadı. Akabinde milletvekiline aday oldu. Birinci sıradan aday gösterildi. Nitekim 34 yıl sonra Bolu’dan ilk defa CHP’den seçilen bir milletvekili oldu. Bu aslında çok büyük bir başarı. Türkiye’yi kasıp kavuran iktidar partisi Bolu’dan büyük bir yara aldı. 3-0’dan 2-1’e döndü. Tanju Bey Meclise girdi. Yine ara ara üniversiteye gittiğim süreçte partinin siyasi faaliyetlerine katılıyordum. 18 yaşımı doldurmadığım için bir üyelik yaptıramıyordum. Üniversite yıllarımda Atatürkçü Düşünce topluluklarında arkadaşlarımızla birlikte aktif rol aldık. Üniversiteden geldikten sonra bizi burada bir yerel seçim karşıladı. O süreçte Bolu’da 3 tane aday adayımız vardı. Mehtap Hanım belediye başkan adayı olarak netlik kazandı ve ekibini oluşturdu. Daha sonra bir telefon çaldı. Necati Yılmaz aradı. Kendisi çok sevdiğim çok değerli bir insan. Beni arayıp parti çalışmalarında aktif gönüllü rol almak ister misin diye sordu. Tabii ki istediğimi söyledim. Sonrasında onunla tekrar partiye geldik. Beni ilk Şaban Ertozan ile tanıştırdı. Akabinde İsmail Özgüneylioğlu abimizle tanıştırdı. Beni onlara emanet etti. Eti senin kemiği bizim dedi. Partimiz için Bolu’yu karış karış gezecek. Nitekim öyle de oldu. Bizim için 6-7 aylık bir maraton başladı. Ben tabii nerede katkı sunabilirim derken partinin çay ocağında partinin büyüklerine çay veriyordum. Yerler kirleniyordu temizliyordum. Partinin seçim arabasında gönüllü olarak şoförlük yapıyordum derken basamak basamak iyice partinin içerisine girmiş olduk. Çocukluğumdan beri CHP’nin içerisindeydim. 2014 yerel seçimlerini Bolu’da seçimi kazanamadık. Ardından hemen örgüt seçimleri başladı. O süreçte de burada Mehmet Fırat Kaya ve Ergit Yönet arkadaşlarımız gençlik kollarını Umut arkadaşımıza devretmişti ve Eda arkadaşımız yürütüyordu. Sonrasında gençlik yapılanmasının zayıf olduğunu seçimi kaybettikten sonra gençlerde gelecek kaygısı olduğunu gördüm. O dönem şu anki merkez iktidar ciddi baskılar yapıyordu. Dolayısıyla iktidar partisi her gün gittikçe büyürken muhalefetteki gençlerin güveni kırılıyordu. Sonrasında arkadaşlarımız böyle bir sorumluluk almam gerektiğini söyledi. Direk partinin tüm genç üyelerini aramaya başladım. Bütün genç üyeleriyle birlikte toplantı organize ettim. Tamamıyla toplantı organize ettik, görüştük. Sonrasında bütün genç üyeleri tek tek aradım. Maalesef o dönemin şartlarında yanlış hatırlamıyorsam 217 tane 18-30 yaş arası gençlik kolları dediğimiz kısma giren genç kadrosu vardı. Hemen hemen tamamını ziyaret ettim. Partide buluştuktan sonra hepsinin evlerine gittim. Yeni bir yapılandırma yapmamız gerektiğini umudun artık gençlerde olduğunu söyledim. Sürekli Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu'da gençler artık siyaset yapın siz ülkenin geleceğisiniz noktasına bize öğüt verdiği için bu anlamda bir yapılandırmaya gittik. Bizle siyasi görüşü yakın olan arkadaşların tamamını partiye davet ettim ve üye çalışması yaptım. Nitekim CHP'nin Bolu'da belki de son zamanlarda hiç olmamış olduğu yakalayamamış olduğu gençlik yapılanmasını, arkadaş ortamını oluşturmuş olduk. Sonrasında dediğim gibi seçim sürecine girdik. Arkadaşlarımız benim merkez ilçe başkanı olmam konusunda birleştiler. Tek adayla çıkalım biz senin altında iyi bir yönetim oluşturalım gençlik kollarında birlikte çalışalım dediler. O seçimde ben Merkez İlçe Gençlik Kolları Başkanlığına aday oldum. Arkadaşlarımın tamamının desteğiyle yanlış hatırlamıyorsam o zaman 84 delegemiz vardı. 84 delegenin 64 tanesi Bolu'daydı yaz sezonunda. Tamamının oyuyla merkez ilçe gençlik kolları başkanlığına seçildim. Aradan bir yıl geçtikten sonra tekrar olan seçimle gençlik kolları il başkanlığı görevine getirildim. Tabii bu süreç benim için en verimli olduğum dönemdi. diyebilirim. Suya %39'5’luk bir zam gelmişti. Biz arkadaşlarımızla birlikte Bolu halkını aydınlatmak adına bir imza kampanyası başlattık. Bu başlatmış olduğumuz kampanyadan dolayı zam durumu tekrar gündeme gelerek düşürülmüştü. Bu bizim için büyük bir başarıydı. Sonra gençlik kolları başkanı olduğum dönemde Bolu'da Gölcük problemi vardı. Bolu'da büyük kitlelerle Gölcük'e kadar bir yürüyüş yapmıştık. Belediye Meclisine katılım sağlayarak kararın yanlış olduğunu, oradaki doğanın güzel olduğunu, tabiatın yok edilmemesi noktasında üstümüze düşen sorumlulukları yerine getirdik. Bunları yaparken aynı zamanda genel merkezde bu çalışmalarımızın farkındaydı. Gerçekleştirmiş olduğumuz 14. Gençlik Kurultayı'nda ben de yedek MHK üyelik 3. Sıra olarak genel merkezde görev aldım. Bu tarihe kadar bu Bolu'da bir ilkti. Hiçbir siyasi partide genel merkezde görev alan arkadaşımız yoktu. Bizim bu adımımız Bolu'da bir ilki gerçekleştirmişti. Akabinde 2019 senesine geldik. O dönemde gençlik kolları il başkanıydım. Herkesin her yerde olmaması düşüncesiyle yasal anlamda bir zorunluluğum olmasa da belediye Meclisi aday adayı olduğum gün gençlik kolları il başkanlığından kendi isteğimle 20 yaşımda aldığım görevi 25 yaşımda büyük bir gururla bıraktım. İstifa ettim. Her yerde ben anlayışını yıkmak içindi. Ben istifa etmemin daha doğru olduğunu düşündüm. Tabii 2019 Mart ayında bir seçim vardı. YSK'ya listeler teslim edildi. Bir sürü aday adayımız vardı içlerinde. Belediye Meclis üyeliğinde 3 kontenjan 28 tanede normal Belediye Meclis üyesi adayı vardı. Tabii sonrasında parti içerisinde seçimler yapıldı. İlçe başkanlığı görüşmeleri yürütüldü. Bolu'nun da plakası olan çocukluk aşkımız dediğimiz Boluspor'unda simgesi olan 14. sırada yer buldum. Başlangıçta herkes Tanju Bey bu seçimi alabilir mi, sıralama kötü neden daha önlerde değilsin tarzında yakın çevremizden ve arkadaşlarımızdan bu anlamda sıralamanın biraz daha önde olması gerektiğine dair sitemler geldi. Öyle uygun görülmüş. Bizde üzerimize düşen görevi yerine getirdik ve 14. Sıradan Belediye Meclis Üyesi olarak seçime girdik. Sayın Fatih Metin seçimi kaybetti, Bolu'ya hizmet yarışını biz kazandık.  Benimde içinde bulunduğum Millet ittifakından 18 kişi Belediye Meclisi’ne katılım sağladı. Dolayısıyla bende rahat bir şekilde Belediye Meclisi’nde yer buldum. Siyasi hayatım şu an için bunlardan ibaret. Şu an Belediye Meclis üyesi olarak Bolu'nun sorunlarını, bize oy veren ve vermeyen tüm vatandaşlarımızın sorunlarını hem Meclis kürsüsünde hem de gerekli noktalarda yerine getirmeye çalışıyoruz. Burada şahsımızı değil Bolu halkını temsil ediyoruz. Hakkaniyetli bir şekilde görevimizi yerine getirmeye çalışıyoruz. Bu bir bayrak yarışıydı, hizmet yarışıydı. Şu an bu hizmeti biz vatandaşımıza götürüyoruz. Allah bizi mahcup etmesin.

  "T.C'nin kaldırıldığını, söküldüğünü ağlayarak izlemiştim."

O dönemlerde ben yine Gençlik Kolları Başkanı’ydım. Devletin tüm birimlerinde Sağlık Bakanlığı, bankalardan sürekli Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin kısaltılması T.C'nin kaldırıldığını, söküldüğünü ağlayarak izlemiştim. Bu benim ahtımdı. Bolu Belediye Meclisi’ne girersem Bolu Belediyesi'nin başına Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin eklenmesini istiyordum. 31 Mart'ta seçim bittikten sonra 4 Nisan'da mazbatamızı aldık. Hemen akabinde Belediye Meclisi’mizin ilk toplantısını gerçekleştirdik. Belediye Meclis toplantısının ilk konuşmasında Türkiye Cumhuriyeti'nin ibaresi olan T.C'nin Bolu Belediyesi'nin başına tekrar eklenmesini talep ettim. Meclis buna olumlu görüş verdi. Seçimden 5 gün sonra Bolu Belediyemizin başına Türkiye Cumhuriyeti'nin ibaresi asıldı.

 

"Bu şehri bu kentin çocukları yönetecek"

 

Bu sloganı söylediğimizde olumlu yanıtlarda var olumsuz da. Şahsıma gelen eleştirilerden bahsediyorum size. Sonsuza kadar bu sloganı savunuyorum çünkü bu artık benimle bütünleşmiş bir olgu. Bu şehri bu kentin çocukları yönetecek. Neden? Bu şehrin sokaklarını, caddelerini, köylerini, mahallelerini, bu şehrin sorunlarını bilen insanlar bu şehri yönetmeli. Yani dolayısıyla Ankaralı olup da Diyarbakırlı olup da bu şehirde nefes alıyorsan sende zaten bu şehrin çocuğusun. Bu şehirde yaşayan herkes Bolulu olmasına gerek yok, bu şehrin ortak paydasıdır. Burada vurgulamak istediğim konu bu şehrin sorunlarını, sıkıntılarını bilen, bu şehre katma değer yaratabilecek bu şehrin bir sıkıntısını taşın üstüne taş koyabilecek insanlar bu noktaya gelsin. Nitekim öyle oldu. Bu şehri bu kentin çocukları yönetiyor şu an.

"Her şeyin en iyisini yapmaya çalışıyoruz."

Korkularım noktasında Allah'tan başka hiçbir şeyden hiç kimseden korkum yok. Şöyle bir korku yavaş yavaş oluşmaya başlıyor. Birçok karar alınıyor birçok hizmet yapılıyor. En çok bu görevler bittiğinde bilip istemeden insanları kırmak, insanları arkamızdan kötü konuşulabilecek bir sebep vermek benim en büyük korkum. Çünkü biz bu şehirde doğduk. Bu şehirde yaşıyoruz. Bu şehirde yaşamımızı devam ettireceğiz, mezarımız da bu şehirde olacak. Yarın bir gün çoluğumuza çocuğumuza ya senin babanda dedende şöyle bir adamdı şu kötülüğü vardı denilmesi benim en büyük korkularımdan bir tanesi. Biz gerçekten Bolu'yu çok seviyoruz. Bolu'nun sıkıntılarına hakim olduğumu düşünüyorum. Özellikle yaşımın gençliğinden dolayı gençlerin sıkıntılarını çok daha iyi anlıyorum. Çünkü sürekli bütün platformlarda genç kardeşlerimizle birlikteyim. Siyasi görüşü birbirinden bağımsız binlerce gençle sürekli iletişim halindeyiz. Her şeyin en iyisini yapmaya çalışıyoruz ama insanız hatalarımız olabilir. Yapmamaya özen gösteriyoruz. Yaptığımız hataları tekrarlamamaya özen gösteriyoruz.

Çocukluk yaşlarımdan beri futbol oynamayı çok seviyordum. Ciddi eğitimler aldım. Önce Belediyespor'un altyapısında 6 yaşındayken en genç minik takımlarda futbola başladım. Akabinde 2 yıl Belediyespor'da oynadıktan sonra Boluspor'a transfer oldum. 2 buçuk yıl Boluspor'da futbol oynadım.  Hep minikler kategorisindeydim. Sonrasında bizim mahallede Sandallarspor'da oynadım amatör olarak. Üniversiteye kadar Sandallarspor'da oynadık. O zamanda Boluspor bizim ligimizdeydi. Sonrasında üniversiteye gittiğimde orada Düzce Divapan Beçi spora transfer oldum. 1 buçuk yıl futbola devam ettim sonra çapraz bağlarım koptu. Artık hobi olarak halı sahaya gidersek oynuyorum. Onun dışında doğayı çok seviyorum. Tabii yaptığımız işlerden dolayı sürekli toprakla haşır neşiriz. Boş vakitlerimde özellikle at yaylasına gitmeyi çok seviyorum. Orada kendimi buluyorum, huzur buluyorum.

"Bolu halkı beni nerede görmek isterse..."

 Şu an için herhangi bir hedefim gelmek istediğim bir yer yok. Bolu halkı beni nerede görmek isterse nerede hizmet etmemi isterse ben o noktada sorumluluk almaktan kaçınmam. Taşın altına elimi değil gövdemi koymaya hazırım. Tek hedefim amasız fakatsız Bolu halkı için hizmet etmek.

"Siyaseten örnek aldığım isimlerden birisi..."

Siyaseten örnek aldığım isimlerden birisi Belediye Başkanımız Tanju Özcan. Neden derseniz Tanju Özcan'ı ben siyasete girmeden de takip ediyordum. Hiçbir köy bayramını, düğünü ve cenazeyi kaçırmıyordu. Dolayısıyla bu siyasette alışılagelmişin dışında bir durumdu. Gerçekten başkan bey insanların mutlu, üzüntülü, sevinçli gününde hep yanındaydı. Dolayısıyla siyasetin böyle olması gerektiğini bende düşünüyordum. Benim çocuk yaştaki düşüncelerimi başkan bey uyguluyordu. Çalışması, azmi hem zekası olarak örnek aldığım siyasetçilerden birisidir. Aynı şekilde Sayın rahmetli eski genel başkanımız Bülent Ecevit, Sayın Eski Genel Başkanımız Deniz Baykal siyaseten hatiplik noktasında örnek aldığım hayatlarını okuyup araştırdığım ve verdiği kararlarla ülke menfaatlerinde isimlerini altın harflerle yazdırmış kişilerdendir.

Ben beni arayan hiçbir vatandaşa sen hangi partilisin diye sormadım. Farklı siyasi partideki arkadaşlarımızın da tamamen hem mutlu hem üzüntülü gününde yanında olmaya özen gösterdim. İstek ve taleplerinde kanunlar nezdinde yerine getirebilirse tamamında yerine getirmeye çalıştım. Şöyle bir şey var. Küçük yaştan beri hep siyasetin içerisindeydik. Evlerin kapısını çaldığımızda bizim oğlan yine gelmiş, bizim Mert yine gelmiş diye vatandaşlar karşılıyordu. Bu saf Anadolu çocuğu kalbimiz neysek oydu. Yapmacık olmadık. Biz Sağlık Mahallesi’ne gidip farklı konuşmadık. Biz kültür Mahallesi'nde ne konuştuysak Sümer Mahallesi'ne de aynı şeyi söyledik. Bolu küçük bir şehir dolayısıyla yapmış olduğumuz her şey vatandaşlar tarafından didik didik takip ediliyor. Yapmış olduğunuz iyi şeylerde kötü şeylerde vatandaşlar arasında konuşuluyor. Bizim içimizde kötülük yok alnımız ak. Bütün gençlerde neyse o olsun yapmacık olmasınlar. Şirin gözükmek için hoş gözükmek için kendilerini değiştirmesinler. Mevlana demiş ya, "ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol"diye. Bence sonuna kadar çok önemli bir söz. Söylemiş olduğumuz bir söylem bir cümle 50 yıl sonra torunlarımız tarafından görülecek. Teknoloji çağındayız. 20 yıl sonra şu an 2 yaşında olan bir çocuk bu cümleleri konuşacak. Alnımız açık olacak.