CHP Bolu il başkanı Kazım Karsu yaptığı açıklamada; “AKP Bolu İl Başkanı Sayın Nurettin Doğanay, geçtiğimiz günlerde yaptığı basın açıklamasında partimizin “Kanal İstanbul” Projesi ile ilgili takındığı tavrı eleştirerek şahsıma yönelik çeşitli ithamlarda bulunmuştur. Önce sözlerime AKP’lilerin bir türlü anlamak istemedikleri ÇED raporu ile ilgili itirazlarımızın nedenlerini kısaca anlatarak başlıyorum. İlgili ÇED raporu projenin olumsuz çevresel etkilerini bertaraf edecek değerlendirmeler içermemektedir, toplumun bu konudaki kaygılarını gidermekten uzaktır ve bilimsel yeterliliği konusunda şüphe uyandırmaktadır.
Kanal İstanbul Projesi yüzünden; İstanbul’un yaşam destek sistemleri olan Kuzey Ormanları, su havzaları, su havzalarını besleyen su kaynakları, tarım ve mera alanları yok olacaktır. İstanbul’un en önemli su kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı yok olacaktır. Doğal yaşam alanları ve ekosistem bozulacaktır. Sadece İstanbul’da değil, Trakya’ya kadar tatlı suların beslediği tarım alanları yok edileceği için bölgede tarım ve hayvancılık yapılamaz hale gelecektir. ÇED raporuna göre 1.155.668.000 m3 olan kazı materyalinin taşınmasıyla bozulan ekosistem halkın sağlığını tehdit edecektir. Üç aktif fay hattının geçtiği bölgeye nüfus ve yapılaşma baskısı yükleyerek afet riskini artıracaktır.
“KANAL İSTANBUL, MONTRÖ’YÜ BYPASSA DÖNÜŞTÜREBİLİR VE SIKINTI YARATABİLİR”
Ayrıca, Kanal İstanbul’un Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin kurallarını deleceği, bunun ulusal çıkarlarımız yönünden sakıncaları olacağı da su götürmez bir gerçektir. Her ne kadar Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan geçtiğimiz Pazar akşamı katıldığı bir canlı yayında “Montrö’yü hiç kafaya takmayın. Montrö sadece Boğaz’ı bağlar. Kanal İstanbul, Montrö kapsamında değildir” dese de Ege Denizi’nden geçecek bir askeri gemi, Çanakkale Boğazı ve İstanbul Boğazı’nı kullanmadan Karadeniz’e çıkma olanağını bu sayede elde etmiş olacaktır. ÇED raporu incelenecek olursa Zincirbozan-Gelibolu üzerinden Saros Körfezi’ne “bir kanal daha” önerildiği görülecektir. Çanakkale’de bir kanal açılması, “Kanal İstanbul “adı verilen projenin çok kapsamlı bir plan olduğunu göstermektedir. Türkiye, Ege’de Yunanistan, ABD; Doğu Akdeniz’de Yunanistan, ABD, İsrail, Mısır devletlerinin ulusal çıkarlarıyla kuşatılmış durumdadır. Kanal İstanbul’un “Kanal Çanakkale” ile yeni bir proje haline dönüşmesi, ortaya Türkiye’nin Karadeniz’den de kuşatma içine alınacağı bir durum yaratacaktır. Kanal İstanbul’un, Kanal Çanakkale ile birlikte değerlendirildiğinde bu projenin sadece bir rant projesi değil, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını birinci derecede ilgilendiren stratejik bir proje olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden “Kanal İstanbul”un ulusal güvenliğimizi ve Karadeniz’i bir barış denizi olarak korumaya karşı açık bir tehdit oluşturduğu rahatça gözlemlenebilmektedir. Zaten Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın katıldığı son televizyon programında gerekirse; savaş gemilerinin de Kanal İstanbul’dan geçebileceğini savunması bu konuda ki endişelerimizi ve haklılığımızı ortaya koymaktadır.
“TERÖRİSTBAŞI ABDULLAH ÖCALAN’IN KARDEŞİNİ DEVLETİN KANALINA ÇIKARANLAR KİMDİ?”
AKP Bolu İl Başkanı Sayın Nurettin Doğanay’ın bizi yerli ve milli olmamakla itham ederek yerel ve genel seçimlerde terör örgütünün uzantılarıyla partimizin ittifak yaptığı yolundaki açıklamaları ise AKP- MHP ittifakının ülkemizi nasıl bir anlayış içinde yönettiğinin trajikomik durumudur. 2019 yılında 2’inci kez tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri öncesinde Teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın HDP’ye ‘tarafsız olun’ çağrısının ardından kırmızı bültenle aranan kardeşi Osman Öcalan’ı mektubu yorumlatmak için devletin televizyonuna çıkaranlar kimdir? Hangi iktidar döneminde bu olay gerçekleşmiştir? “ Osman Öcalan bu yayında acaba partimizin adayı Sayın Ekrem İmamoğlu’na oy verilmesi yönünde mi bir çağrı yapmıştır? “
Yoksa “Abisi Abdullah Öcalan’ın çağrısını örnekleyerek Millet İttifakı adayı Sayın Ekrem İmamoğlu’na oy verilmemesi yönünde mi çağrı yapmıştır? Bu programda Osman Öcalan özellikle partimize sert eleştirilerde bulunarak adeta partimizin adayı Sayın Ekrem İmamoğlu’na oy verilmemesi yönünde çağrıda bulunduğunu o yayını izleyen herkes rahatça görebilir. Dolayısıyla partimizin terör örgütünün uzantılarıyla ittifak yaptığı yolundaki görüşler gerçek dışı bir aldatmacadan başka bir şey değildir.
“AKP-MHP HÜKÜMETİNİN GÜNLERİ SAYILIDIR”
Ülkemizde, birkaç aydır geçim sıkıntısı, borçlar ve işsizlik nedeniyle arka arkaya intiharlar yaşanıyor. Maaşlara gelen zamların tüketim ürünlerine gelen zamlardan az olması, istihdam yetersizliği gibi nedenlerle pek çok aile açlık sınırının altında bir yaşam sürüyor. Ekonomi bu durumdayken işverenler de istihdam yaratamıyor. Bu nedenlerle yaşanan intiharlar ise aslında toplumu yöneten AKP-MHP iktidarının önlem almasını gerektiren bir toplumsal sorun haline dönüşmüş durumda. Bu yıl ise gencecik bir üniversite öğrencisi olan Sibel Ünli yaşamına son verdi. Ülkemizin bu kadar sorunları varken hatta Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizinin yaşandığı bir ortamda gündemi “Kanal İstanbul” ya da “Milli Otomobil” gibi şeylerle değiştirmeye çalışmak bu ülkeye acı, keder ve gözyaşından başka bir şey getirmez. Hükümet, 2018 yılının Ağustos ayında yaptığı devalüasyonla kendine oy veren insanları da, oy vermeyen vatandaşlarımızı da bir gecede % 28, toplamda da % 65 oranında yoksul hale getirmiştir. Ne İşsizliğin azaltılmasında, ne de ekonominin büyümesine yönelik ortada hiçbir belirti görülmemektedir. AKP hükümetinin “balıklama” atladığı Ortadoğu bataklığının faturası ise bize milyonlarca mülteci, yüksek vergiler ve başta gıda ürünleri olmak üzere tepeden tırnağa yapılan zamlarla geri dönmektedir. AKP-MHP hükümetinin günleri sayılıdır. Şimdiye kadar yapamadığı hamleleri bundan sonra da yapamayacağı gün gibi aşikârdır. Gündemi değiştirmek için yaptığı girişimler ise AKP-MHP hükümetin gidişatını hızlandırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır.” İfadelerini kullandı.