Özel haber: ASLI AKIŞ
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Biyoloji Bölümü’nde yaptığı çalışmalarla hem bilim dünyasının hem de Bolu’nun
yakından tanıdığı isim Okan Külköylüoğlu, bilim insanlığının yanında yeni bir
yeteneği ile daha sahalara indi.
Türkiye’nin yetiştirdiği önemli su ve çevre bilimi
profesörlerinden olan ve yaptığı çalışmalarda her zaman Türkiye’nin adını ön
plana çıkartan Külköylüoğlu, şimdi de yazarlığı ile kendinden söz ettirmeye
başladı.
Yıllardır gerek Bolu’da ve gerekse Türkiye’de ve yurtdışında
sayısız araştırmalar yapan, dünya için birçok yeni tür ve cins tanımlayan bir
su ve çevre bilimci olan ekoloji uzmanı Külköylüoğlu, bu defa da kendisini
farklı bir yeteneğiyle ortaya koydu.
“TABA VE MUHA” BÜYÜK
İLGİ GÖRDÜ
Külköylüoğlu, ilk roman denemesi olan “Taba ve Muha” yeni
çıkan kitaplar arasında çok kısa bir zamanda büyük ilgi görmeye başladı.
Kitabında yaşanmış bazı gerçek olaylar üzerine kurgulanmış olduğu
bir yaşam hikayesini ortaya koyan Külköylüoğlu, aynı zamanda acının olduğu
kadar, umudun, sevginin ve başarının er ya da geç azimle geleceğini
anlatılıyor.
Okuyucunun zihnine sinsice giren bir hayat hikayesi kesitini
merakla sorgulatan yazar, mütevazı hayatlar içinde yaşanmış birçok kahramanlık
anının nasıl insanı insan yapan değerlere ulaştırabileceğini anlatıyor.
Külköylüoğlu’nun kitabının önsözünde ise şu ifadeler yer alıyor:
“Genişler, düşlere doğar kahramanlık. Büyür, umut olur
kahraman. Vedalara yazılır kahramanlık. Sevdalarda saklı kalır. Düşlere girer.
İsimlerde yaşar kimi zaman. Her şeyin bir sonu olduğunu anlatır, kahramanlık.
Acılı ve kederli bir başarıdır da kahramanlık. Yalnızlıktır, küskünlüktür
kahramanlık yitirildiğinde anın. Ama doğuştan olmaz bu meret. Kahramanlık
yapılmaz her zaman. Üstelik kişi kahraman olmak için kahraman olmaz dedik ya,
kahraman yapılır, kahraman ilân edilir. Bazen ise kar tanelerinin genç kızların
nazlı yürümelerini andıran, bahar kokulu havluların içinde sevgi ararcasına
yere düşmesini anımsatan ince nakışlı kenar oyasında zarafeti gören elleri
nasırlı ve kulağından kan sızan bir askerin ağır ama hayatı çoktan dışlamış
yerde yatan yaralı arkadaşına ulaşmasıdır, kahramanlık. Fedakârlıktır
kahramanlık. Korkmaktır aynı zamanda. Korkandan daha az korkmak değildir ama
kahramanlık. Ağlayan ile ağlayabilmektir, içten. Zor olanı kolay kılabilendir,
olmaz denileni oldurabilen ve olması gerektiğine inandığını yapandır,
kahramanlar. Oğlunu okula gönderen değil, kızını okutandır, asıl kahraman.
Emeğe saygıdır, adaletin ve eşitliğin olmadığı durumlarda dimdik ayakta
durmaktır, kahramanlık. Ülkeyi kurtarandır, kahraman. Mustafa Kemal gibi. İnce
Memed’idir kahraman, Yaşar Kemal’in. Şu Çılgın Türkler’dir kahraman, Turgut Özakman’ın.
Ve… vurgun yiyeceğini bile bile suya dalıp, hayat kurtaran balıkçıdır kahraman.
Anadır, babadır, amcadır, teyzedir, haladır, yaşlıdır, gençtir, akıllıdır,
saftır, narindir ve tarih yazandır, kahraman. Ama hiçbir zaman kahramanlar en
güçlü ve en iri olan değildir.”